insanın bazen o kadar da çirkin olmadığına inanması için aynaya bakmaktan çok daha fazlasını yapması gerekiyor. mükemmeliyetçi olmanın en berbat yanlarından biri de şüphesiz mükemmel olamayacağını bildiği halde insanın kendini içeriğinin ne olduğunu bile bilmediği o mükemmele yaklaştırmaya çalışması. öte yandan mükemmel olan, görünen, hissettiren şeyleri hastalıklı bulması.
bir insan için mükemmel olma isteği. bir insanı mükemmelin içine koyma isteği. ve insanın kendine bakınca gördüğü mükemmel dışındaki her şey.
sonra zihninin derinliklerinde bir yerde kulağına eğilip tıpkı natalie portman'ın filmin son sahnesinde söylediği gibi "perfect" diye fısıldaması. ve aslında hiç fısıldamayacak olması.
elde varolan ve varolmayan her şeyin büyük bir soyutluk içinde buharlaşıp yok olması korkusu. sabahlara onunla uyanmanın düşüncesi ve aradaki yıllar. büyük bi hızla geçmesi gereken ve durdukça duran yıllar. geçip gittiklerinde götürecekleri şeylerden deli gibi korkarak. ve yine de tahmin ederek, yaşanılmamış ne varsa tozu dumana katarak. en azından diyorum gülümseyebilsem. aralardaki çatlaklardan sızarak aklımda ufak detayların kalacağı birkaç gün.
sonra sabah beşte birileri yine eve dönüyor.
No comments:
Post a Comment